Pages

2 Mayıs 2011 Pazartesi

BUGÜNE KADAR HİÇ KİMSE BİR ÇİLEĞE DOKUNMADI!



Mevsiminin gelmesiyle her yerde çilekleri görmeye başlar olduk. Peki ya bugüne kadar hiç kimsenin bir çileğin aslına dokunamadığını, aslının kokusunu ve tadını alamadığını hiç düşündünüz mü?
Bizler dış dünyayı beş duyu organımız ile algılarız. Bir çileği elimize aldığımızda, derimizin altındaki algılayıcı hücreler beyne elektrik sinyalleri yollamaya başlarlar. Ve biz çileğe dokunduğumuzu hissederiz. Çileği ağzımıza götürüp ısırdığımızda etrafa dağılan koku moleküllerinden bir kısmı burnumuza gider. Burundaki algılayıcı hücreler beyne elektrik sinyali yollamaya başlarlar. Tabii bu sırada dilimizdeki algılayıcı hücrelerde elektrik sinyalleri yollamakla meşguldürler. Tüm bunları tamamlayıcı olarak, ısırma sesini duyuyor olmamız ve bu olayı görebiliyor olmamızda yine gözümüz ve kulağımızdan beyne elektrik sinyalleri gitmesi sayesinde gerçekleşir.


Yani biz çileğe dokunuyorum derken aslında beynimizdeki elektrik sinyalleri ile muhatap oluyoruz demektir. Aynı şekilde çileğin kokusu, tadı, o sırada çıkan seslerin hep elektrik sinyali kopyaları ile muhatap oluruz.

Hiç kimse beş duyu organından bağımsız olarak çileğe dokunamaz, koklayamaz ve tadamaz.

Rüyalarımızda da çilek yiyebiliriz. Orada da o mükemmel kokuyu duyar, hemen çilekleri elimize alır ve yemeye başlarız.

Özetle; biz hayatımız boyunca çileğin aslına hiç bir zaman ulaşamayız. Hep elektrik sinyalleri tarafından oluşturulan kopyaları ile muhatap oluruz. Hatta rüyalarında gösterdiği gibi dışarıda bir çilek olmasına bile gerek yoktur!

Tüm bunların yanı sıra, fiziksel olarak ta bir çileğe dokunmak imkansızdır. Atomlar yapısal olarak birbirlerine temas edemezler. Birbirilerini sürekli iterler. Negatif yüklü elektronlar birbirlerini iterler ve elimizin atomları çileğin atomlarına hiç bir zaman dokunamaz.

Tüm bu anlatılanlar bilimsel, teknik gerçeklerdir.

Buna rağmen çileği yerken büyük haz duyarız. Kokusunu almak bile bize haz verir ama;

Hayatımız boyunca aslına ulaşamayacağımız, aslının var olup olmadığını bilemeyeceğimiz, hatta aslı var olsa bile teknik olarak ona temas edemeyeceğimiz bir şeyden bahsediyoruz!

Bu gerçek karşısında şükredip düşünmekten başka bir seçeneğimiz kalmıyor.

Şükürler olsun Allah'ım.